24 Ocak 2012 Salı

kemalist atılım birliği genel kurulu,,,,,,,

KEMALİST ATILIM BİRLİĞİ GENEL KURULU’NDAN ÖNEMLİ MESAJLAR 

Pazartesi, 09 Ocak 2012 22:22

Kemalist Atılım Birliği 15'inci Genel Kurulu’nu yaptı. Genel Kurul’a katılan davetliler, Türkiye’nin dünü, bugünü ve yarını hakkında çok önemli tespitlerde bulundular. Özellikle Mustafa Kemal Türkiyesi’nin tasfiye edilmesi iddialarına değinen davetliler, ülkesi ve milletiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ancak Mustafa Kemal’in yolundan gidilerek yaşatılabileceği noktasında hemfikir oldular.,


FETHİ BOLAYIR - Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı
Atatürkçü düşünceyi takip etmenin yolu Türk gençliğini milliyetçi, Atatürkçü bir ruhla, laik bir düşünceyle yetiştirmekten geçer. Biz yüzüklerine göre büroktrat tayin ettik. Biz verdikleri selama göre adam tayin ettik. Ülke son 8 yılda bu noktaya gelmedi. Son 40 yılın ihmaliyle bu noktaya geldi. Bunda hepimizin payı var.
TDD Genel Başkanı Fethi BOLAYIR
FETHİ BOLAYIR
Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı
Atatürkçü düşünceyi takip etmenin yolu Türk gençliğini milliyetçi, Atatürkçü bir ruhla, laik bir düşünceyle yetiştirmekten geçer. Biz yüzüklerine göre büroktrat tayin ettik. Biz verdikleri selama göre adam tayin ettik. Ülke son 8 yılda bu noktaya gelmedi. Son 40 yılın ihmaliyle bu noktaya geldi. Bunda hepimizin payı var.
Eğer ülkenin gidişi böyle devam ederse o öğrenci andını da kaldırma noktasına geliriz. Üniversitedeki bir kızımız, “ben Atatürk’ü sevmiyorum, Humeyni’yi seviyorum” diyebiliyorsa, “Atatürk’ün getirdiği rejimi sevmiyorum. İngiliz mandası daha iyiydi” diyebiliyorsa, dönüp kendimizi eleştirmemiz lazım. Bu kabahat bizimdir. Demek ki biz bu gençliğe bir şey veremedik. Sadece Atatürk rozeti takmakla bir yere varamayacağımızı anlamamız lazımdı.
Atatürkçü düşünceyi takip etmenin yolu Türk gençliğini milliyetçi, Atatürkçü bir ruhla, laik bir düşünceyle yetiştirmekten geçer. Biz yüzüklerine göre büroktrat tayin ettik. Biz verdikleri selama göre adam tayin ettik. Ülke son 8 yılda bu noktaya gelmedi. Son 40 yılın ihmaliyle bu noktaya geldi. Bunda hepimizin, benim de payım var bir eğitimci olarak.
Şimdi imam hatiplerden mezun olanları devlet kadrolarına yerleştirecekler. Toplumsal Düşünce Derneği olarak bizim bir düşüncemiz var. Eğer imkanımız olsa hiçbir imamı kadroda bırakmayız. Hepsi İlahiyat mezunu olacak, hepsi doktoralı olacak. Dikkat edin, İlahiyat mezunlarına prim vermezler, çünkü İlahiyat Fakülteleri’nde bilimsel eğitim görürler.
Değerli arkadaşlar Türkiye’de bir anayasa çalışması yapılıyor. Yeni bir anayasa diyorlar. Biz bu tabire karşıyız. Anayasanın maddelerinde düzenlemeye gidebilirsiniz. Eğer yeni anayasa derseniz, cumhuriyetin kuruluş felsefesini yok kabul edersiniz. Yeni bir devlet, yeni bir sistem getirmiş olursunuz ki, zaten bu anayasaya göre suçtur.
Bunların yeni anayasa demekteki amaçları nedir? Anayasanın ilk üç maddesi ile bu maddelerin değiştirilemeyeceğini emreden 4’üncü maddesini kaldırmaktır. Bunu isteyenler arasında anlı şanlı prof’lar da var. Hatta birisi Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in kurduğu Ajnayasa Komisyonu’nda diyor ki; “Anayasanın ilk 4 maddesi kaldırılmayacaksa ben bu işin içinde yokum…” 
Bir başkası diyor ki; “Eğer laiklik bu şekliyle kalacaksa anayasayı değiştirmeye gerek yok, bununla devam edip gidelim…”
Bunlar bizleri yetiştiren hocalar.
Türkiye nasıl böyle değişti? Tabii değişir. Arap baharından sonra Türkiye baharı yaratılmak isteniyor. Bize düşen görev, yeni anayasaya karşı çıkmak, mevcut anayasanın varsa aksayan yönlerinin değiştirilmesini savunmaktır. Deniyor ki, “bu anayasa 12 Eylül ürünüdür.” Zaten anayasanın 113 maddesi değişmiş, 12 Eylül’ün izleri bile kalmamış neredeyse.
Türkiye bir rahatsızlık yaşıyor. Bu rahatsızlık ülkeyi karanlık bir tünele doğru sürüklüyor. Cumhuriyetin temel ilkeleri zedeleniyor. Dün Meclis kürsüsünde kırılan su bardağı, aslında bölücülerin Türk Milleti’nin kafasında kırmak istedikleri bardaktır. Ve bizler Türk bayraklı Atatürk rozeti takmaya korkar olduk. “Ne mutlu Türk’üm” demeye korkar hale geldik.
Fikri anlamda çok yorgun düştük. Ama Atatürk ne diyor; “Yorulduğunuz yerde oturmayacaksınız, yürümeye devam edeceksiniz…” Yani bu karanlık günlerde herkese sorumluluk düşüyor. Hukuk kuralları içinde kalarak, kırmadan dökmeden düşüncelerimizi açıkça dile getirmek zorundayız.
Bu ülkede özel mahkemeler Türk vatandaşlarının üstüne korku salmıştır. Tamam, yargıya saygılıyız ama uzun tutukluluk süreleri aileleri paramparça etti. Bütün bunların düzeltilmesi gerekiyor. Bağımsız, tarafsız yargıyı, laik, milliyetçi eğitimi oluşturamazsanız diğer konularda başarılı olmanız mümkün değildir. Her şeyin temeli hukuktur. Güveneceğiniz yegane merci hukuktur. Hukuk sağlam olmazsa demokrasiyi ayakta tutamazsınız. Hükümetler gelip geçici, parlamento kalıcıdır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ama bu millet de cumhuriyetin temel ilkelerine sahip olacaktır.
Türkiye’de Kürt vardır Kürtçü yoktur. Ama Kürt vatandaşlarımız konuşamıyor, Kürtçüler konuşuyor. Dindar vatandaşlarımız konuşamıyor dinciler konuşuyor, milliyetçi vatandaşlarımız konuşamıyor antimilliyetçiler konuşuyor.
Atatürk ne diyor: “İslam son dindir, peygamberimiz son peygamberdir. Dinimiz en yüce dindir. Hakikate nasıl inanırsam dinime de öyle inanırım…” Ama biz Atatürk’ün dindarlığını bu topluma anlatamadık.  
Atatürk’e soruyorlar, “servetiniz ne kadardır?” diye. Atatürk’ün cevabı: “Hiçbir servetim yoktur. Tek servetim Türk olmaktır…” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder