25 Ekim 2011 Salı

sivil toplum ve sözde yeni/sivil anayasa!.........

DSP GENEL BAŞKANI MASUM TÜRKER, TDD "TOPLUMSAL DÜŞÜNCE DERNEĞİ" GENEL BAŞKANI AV. FETHİ BOLAYIR İLE ÇOK ÖNEMLİ BİR GÖRÜŞME YAPTI VE YENİ; (SÖZDE SİVİL!..) ANAYASA’YA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU         
             SİYASİ PARTİLER VE SEÇİM KANUNU DEĞİŞTİRİLMELİ
TDD Genel Başkanı Av. Fethi BOLAYIR
         Anayasa değişikliği yaparken, Türkiye’de rejimi tehlikeye sokabilecek değişikliklere karşı olmalıyız. Türkiye’yi federatif  yapıya ileride Başkanlık Sistemi’ne götürecek yapıya da karşı olmalıyız.
        Demokratik Sol Parti, Türkiye’nin üniter devlet yapısını, birlik ve beraberliğini koruyan bir yapıdan yanadır. Demokratik Sol Parti, Atatürk Milliyetçiliği’nden yana olmak gerektiğini savunmaktadır. Hepimiz Atatürk Milliyetçiliği’nden yana olmalıyız. Irkçılığa dayanmayan bir milliyetçilik anlayışımız olduğu sürece Türkiye birlik ve bütünlüğünü koruyacaktır.
        Biz anayasanın ilk 4 maddesinin tartışma konusu yapılmamasından yanayız. Bunun yanısıra  anayasanın basitleştirilmesi ve bazı çelişen hükümlerin düzeltilmesi gerekir. Demokratikleşme, özgürlük ve adil bir anayasa anlayışı önemlidir.
DSP & TDD heyetleri görüşüşüyor...
        Anayasanın mevcut Meclis tarafından hazırlanması doğrudur. Başka arayışlara girmemek gerekir. Ama Anayasa hazırlanırken, Parlamento’da temsil edilmeyen siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin de görüşüne başvurulmalıdır. Özellikle Parlamento’da temsil edilmeyen partilerin, Parlamento’daki komisyon çalışmalarına davet edilerek görüşlerinin alınması ve orada tartışmaya dahil edilmeleri, anayasanın daha sağlıklı yapılması bakımından doğrudur.
        Anayasa’nın tek başına yapılması yeterli değildir. Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu da değiştirilmelidir. Siyasi Partiler Kanunu’ndaki baraj özellikle mümkünse sıfıra getirilmeli. Ama olmuyorsa, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yüzde 3-5 arasında tutulmalıdır.
        Siyasi Partiler Kanunu’nun yanısıra Seçim  Kanunu da değiştirilmeli ve tüm partilere ön seçimi zorunlu kılan bir düzenleme getirilmeli. Genel merkezlere belli kontenjan tanınmalı, bunun dışında her parti zorunlu olarak önseçim yapmalıdır.
        Ayrıca anayasa ve kanunların hazırlanmasında, vatandaşın sivil toplum örgütlerinin görüşlerini verebileceklerine ilişkin teminat getirilmeli. Anayasa, çoğunluğun kanunlarla azınlıkta kalan düşünceleri ezmesini önleyecek teminatlarla donatılmalıdır.
tdd//genel.merkez//25.ekim.2011, ankara

19 Ekim 2011 Çarşamba

ATATÜRK diyor ki!..

ATATÜRK;  
KADIN, AİLE ve ANNE!... 

01- “Türk Kadını Nasıl Olmalıdır?” “Türk Kadını dünyanın en aydın, en özverili ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; Ahlâkta, erdem de ağır, ağır başlı bir kadın olmalıdır.” – “Türk kadınının vazifesi, Türk’ü zihniyetiyle, azmiyle koruma ve müdâfaaya gücü yeter nesiller yetiştirmektir. Milletin kaynağı ve sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletli olursa vazifesini yapabilir. Her halde kadın, çok yüksek olmalıdır.,” (Atatürk, Söylev ve Demeçler-T.D.K. Ens. 1989-Sayfa: 242/294) “Kadınlık meselesinde şekil ve dış görünüş ikinci derecededir. Asıl mücadele sahası, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan çok, asıl başarılı olunması gereken saha (kadınların) nur ile irfan ile “Gerçek Fazilet” ile donatılmasıdır., Ancak, bu şekildedir ki, çocuklarımız memlekete yararlı (ve hayırlı) birer vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar.” (1923-Nutuk, 153-154 ve Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, S: 74 Hasan Rıza Soyak) “Şehirlerimizdeki kadınlarımızın giyinme ve kapanmalarında iki şekil meydana çıkıyor. Ya aşırı taşkınlık, ya da aşırı kapalılık görülüyor. Ya, ne olduğu bilinmeyen çok kapalı, çok karanlık bir dış şekli gösteren giyim, yahut Avrupa’nın en serbest balolarında bile dış giyim olarak gösterilmeyecek kadar açık bir kıyafet... Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi, dinin emri dışındadır. Bizim dinimiz kadını o tefritten ve bu ifrattan uzak tutar. O şekiller dinimizin gereği değil, muhalifidir.” (21.Mart.1923 – Söylev ve Demeçler, Cilt: 2 T.D.T.E. Yayını, 1989 – Sayfa: 155-156 / 294)  “Onun için, medeni topluluklarda erkek daima kadına hürmet etmek zorundadır.” (Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte-Fıkra ve Çizgilerle Atatürk – Kitap: 2, Sayı: 136)
2- Din gereği olan örtünmek, kısaca açıklamak gerekirse, denebilir ki, kadınlara külfet yaratmayacak ve terbiyeye aykırı olmayacak şekilde basit olmalıdır. Örtünme şekli kadını hayatından, varlığından ayıracak bir şekilde olmamalıdır., Dini örtünme, kadınlar için zorluk yaratmayacak, kadınların sosyal hayatta, ekonomik hayatta, ilim hayatında, erkeklerle birlikte çalışmasına engel olmayacak şekilde basit olmalıdır. Bu basit şekil, toplumumuzun ahlâk ve terbiyesine aykırı değildir., Kadınlarımızın, genel görevlerde üzerlerine düşen paylardan başka; Kendileri için en önemli, en hayırlı ve en faziletli vazifelerden biri de, “İYİ ANNE” olmaktır... Bu günün anaları için gerekli özelliklere sahip evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir organ hâline koymak, “pek çok yüksek niteliği” taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple; Kadınlarımız, hattâ erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, olgun, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar. Eğer gerçekten “milletin anası olmak istiyorlarsa” böyle olmalıdırlar.  (1923-Söylev ve Demeçler, S: 150-153) 
03- Bu millet, esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti, öyle Analara sahiptir ki, her devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını, daha yüksek nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir., Türk kadını dünyanın en aydın, en faziletli ve en ağır başlı kadını olmalıdır. Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, “ancak faziletli olursa” görevini yerine getirebilir. Her halde kadın çok yüksek olmalıdır. (Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Enver Ziya Karal / 1925-Nutuk, S: 234-235)
04- Hiçbir ulus yoktur ki, ahlâk temellerine dayanmadan yükselsin. (Atatürk, 30.Ağustos.1926, Nutuk Cilt: 2, T.D.T.E. Yayını, 1989 S: 4) Ahlâk kutsaldır; Çünkü aynı değerde eşi yoktur ve başka hiçbir çeşit değerle ölçülemez. Ahlâk kutsaldır. Çünkü, en büyük “gerçek ahlâkın sahibi” bir varlığa aittir. O varlık, yalnız ve ancak toplumdur. Ondan başka bir varlık yoktur. Gerçek ahlâk, Tanrı katında değişmiş, örnek bir şekilde düşünülmüş ve bir toplumla birleşmiştir. Çünkü vicdanlarımız üzerinde etkili olan ruhi hayat, toplumun fertleri arasındaki niyetler ve bu niyetlere olan tepkilerden oluşur. Hakikatte toplum, en yoğun fikri ve ahlâki faaliyetlerin odak noktasıdır. (1929-Medeni Bilgiler, M.K.Atatürk’ün El Yazıları, Prof. Afet İnan)
05- ÇOK NAMUSLU OLMAK GEREK
Şimdiye kadar yapılmış bulunan hataların en büyüğü, bilhassa teşebbüs sahiplerimizin, aydınlarımızın ve özellikle bilginlerimizin en büyük günahı namuslu olmamaktır. Milletin karşısında namuslu olmak, namuslu (ilkeli) ve dürüst hareket etmek lâzımdır. Milleti aldatmayacağız. Millete daima ve daima gerçeği söyleyeceğiz. Belki hata ederiz. Gerçek zannederiz. Fakat, millet onu düzeltsin! Kendimizi kimsenin üzerinde görmeğe de hakkımız yoktur. Radikal yürümek ve esaslı olmak lâzımdır. Yapacağımız her şeyin bir anlamı ve bir nedeni olması gerekir. Bütün dünya bilsin!.. Yeni Türkiye ne yapıyor, hangi esas üzerine yürüyor? Gerçekte aldatmak kolay değildir. Hiçbir zaman medeniyet dünyasını aldatabileceğimizi zannedemeyiz. Böyle bir zan, dünyanın en büyük yanılgısı içinde bulunduğumuzu göstermekten başka bir neticeye varamaz. (1923-Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan) 
06- Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz. Felâket veya mutluluk getirsin, iyi veya kötü olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız. (1925-Nutuk, Cilt:2) Biz daima gerçeği arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza inandıkça ifadeye cesaret eden adamlar olmalıyız. (1931-Sümerbank Dergisi., Cilt: 3-Sayfa: 29, 1963-Uluğ İğdemir)
07- Mânevi kuvvet, özellikle ilim ve iman ile yüksek bir şekilde gelişir. (1922-A.S. ve D. Cilt:1)
08- Allah Birdir. Şanı büyüktür. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Allah tarafından insanlara, dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kuran’da ki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü, dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilâhi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü, tüm evren kanunlarını (maddi ve manevi âlem kanunlarını) yapan Allah dır. (1923-Atatürk’ ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 2 – Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, 1952 )
 “Hazreti Peygamber Efendimiz, bütün Müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildirdiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişlerdir ve ismi  peygamberdir. Yani, haber ulaştırmakla görevlidir. Ulu Allah, Kur’an-ı Keriminde kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile gönderilmiştir. Tabiatıyla, gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenab-ı Peygamber bütün dünya insanlarına O’nu duyurdu. Hepinizce bilinmesi lâzımdır ki, o devirde, meselâ doğuda bir İran devleti, kuzeyde bir Roma İmparatorluğu vardı. Diğer teşkilâtı ve kurulu devletler vardı ve Cenab-ı Peygamber (bu) devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki; Allah bir ve ben O’nun tarafından, size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. Hak Dini, İslâm dinidir. Ve bunu kabul ediniz... ve hattâ ilâve etmiştir, Ben size, Hak Dini’ni kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin milletinize, sizin hükümetinize el koymuş olacağım. Siz, hangi hükümet şeklinde, hangi durumda bulunuyorsanız o yine aynı kalacaktır. Yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz...(1923-Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan-Türk Tarih Kurumu, 1982)
09- Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinimize, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel hiçbir şey kapsamıyor. Halbuki, Türkiye’ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, suni, boş inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat, bu cahiller, bu güçsüzler (zavallılar) sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar aydınlığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yok ve mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 3–Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, 1954)
10- Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız, şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. (1930-Nutuk, Cilt: 3 Mustafa Kemal Atatürk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayını-1960) Büyük bir inkılâp yaratan Hazreti Muhammed’e beslenilen sevgi, ancak O’nun koyduğu fikirleri, esasları korumak ve uygulamakla mümkündür. (1930-Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi-Sayı: 100 – 1945)
 11- Vatandaşları içinde çeşitli dinlere mensup unsurlar bulunan ve her din mensubu hakkında âdil ve tarafsız tutum ve davranışta bulunmaya ve mahkemelerinde vatandaşları ve yabancılar hakkında eşit âdalet uygulamakla vazifeli olan bir hükümet, fikir ve vicdan hürriyetlerine uymaya mecburdur. (1927-Nutuk, Cilt: 2, M.K.Atatürk-Türk Devrim Tarihi Ens. Yayını, 1960)
 12- Lâiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. Lâiklikle dinsizliği karıştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz. (Atatürk ve Din, Sadi Borak-1962) Softa sınıfın din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. Bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. (1930-Atatürk’ün Hususiyetleri, Kılıç Ali-1955) Bütün dünyanın Müslümanları, Allah’ın son Peygamberi Hazreti Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmelidir. Tüm Müslümanlar Hazreti Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslâmiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira, ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. (1938-Prof. Dr. Hanif Favuk–Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1979, Sayı: 102 – 1938, / Atatürk’ü Tanımak ve Anlamak, Behzat Şaşal – Ankara, 2004)  “Türk milleti vakur ve çok sabırlıdır, O’nun büyüklüğü ülkesinin ve nüfusunun genişliğinde değil, sadece yüksek (kanındaki asalet, insanlık davası, onur, haysiyet, şeref ve) karakterine dayanır ve ondan doğar. Türk, asil, mağrur ve yüksek bir ruh’tur. Cumhuriyet ve Demokrasi bunun açık bir göstergesidir.”
İ Z İ N D E Y İ Z...
ANKARA "GİRİŞİMCİ KADINLAR DERNEĞİ" AGİKAD YÖNETİM KURULU 
BAŞKANLIK DİVANI
Başkan: İnsaf KILIÇ, Nesrin YAŞAR, Şükran KİTİŞ ve Handan DEMİRDAMAR

ANKARA GİRİŞİMCİ KADINLAR DERNEĞİ
Genel Merkez Yazışma Adresi: Cihan Sokak 16/19 Sıhhıye / ANKARA
Genel Merkez Telefon: Tel: 230 25 90 Faks: 230 25 90
Genel Merkez E - Posta:
agikad.ankara@gmail.com