8 Aralık 2014 Pazartesi

ATATÜRK’ e MEKTUP; Eğitimci-Yazar, Av. Fethi BOLAYIR

ATATÜRK’E MEKTUP 

Eğitimci-Yazar Av.Fethi BOLAYIR

         Aziz Atatürk, 76 yıldır senden ayrıyız. Ama hep içimizde yaşıyorsun. Diyeceksin ki, benim yokluğum boyunca ülkemde neler oldu, neler yapıldı? Bu sorunuzun karşısında utanç duyuyoruz. “Neden utanç duyuyorsunuz? Utanılacak neler yaptınız?”

         Aziz Atam, neler yapmadık ki; bir bir arzedeyim. Diyordunuz ki, “Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lazım.” Ama Atam, bugün ülkemizin pekçok aydını, ülkemize karşı hıyanet içinde veya sessizliğe gömülmüş yahut çıkar ve menfaat ilişkileri içine girmiştir.

         Aziz Atatürk, demiştiniz ki “Benim naciz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır.” Aziz Atam, çok üzülüyoruz. Kurduğun Cumhuriyeti yıkmaya çalışan şer güçler etkin ve çoğalmış durumdalar. Kurum ve kuruluşlarımızdaki “T.C” rumuzu sökülüyor. Aziz Atatürk, diyorsunuz ki; “Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmağa mahkûmdurlar.” İnanınız Atam, bize öncülük yapanlar, yüzlerini medeni dünyaya değil, karanlıkla içiçe olan, çağın gerisinde kalmış düşüncelere çevirir hale gelmişler.

         Aziz Atatürk, diyorsunuz ki; “Hukukta yatıştırma siyaseti ve asılsız hikayelere bağlılık milletleri uyanmaktan men eden en ağır bir kâbustur. Türk Milleti, üzerinde böyle bir ağırlık bulunduramaz.” Aziz Atam, içim acıyarak belirteyim ki, bugün Türkiye’ de hukuk ayaklar altına alınmıştır. Yargı bağımlı hale getirilmeye çalışılıyor. Bazı savcı ve hakimlerimiz evrensel hukuk anlayışından uzaklaşmışlardır. Hukukun egemenliği değil, egemenlerin hukuku etkili hale gelmiştir.
Av Fethi BOLAYIR
Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı

         Aziz Atatürk, diyorsunuz ki; “Büyük Türk kadınını ilmi, ahlâki, sosyal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yürüyeceğimiz yoldur.” Aziz Atam, ne acıdır ki, bugün kadınlarımız eve kapatılmak, sosyal hayattan koparılmak, ikinci sınıf vatandaş haline getirilmeye çalışılıyor.

         Yüce Atatürk, diyorsunuz ki; “En mühim ve feyizli vazifelerimiz, milli eğitim işleridir. Milli Eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin hakiki kurtuluşu, ancak bu suretle olur.” Aziz Atam, milli eğitimin milliliği kaldırıldı. 4+4+4 diye uzaydan getirilen ucube bir milli eğitim yapay sistemi ile karşı karşıyayız. Çağdaş eğitim, pozitif bilim, “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür...” genç nesil yerine, imamı yetiştiren bir eğitim sistemi yerleştirilemeye çalışılıyor.

         Aziz Atatürk, diyorsunuz ki; “Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade şiirle, musiki ile, resimle, heykeltıraşla, mimarlıkla olur.” Aziz Atam, şu anda sanatın içine tükürenler, heykelleri yıkanlar, yıktıranlar, resimleri yasaklayanlar ülke siyasetine yön veriyorlar. Diyorsunuz ki; “Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.” Aziz Atam, şu anda Türk gençliği yürüyor diye coplanıyor, üzerlerine biber gazı ve su sıkılıyor, TOMA’ larla kovalanıyor. Teröristlikle, terbiyesizlikle, çapulculukla itham ediliyor. Dindar ve kindar bir gençlik yetiştirilmeye çalışılıyor.

         Aziz Atatürk, diyorsunuz ki; “Biz doğrudan doğruya milliyet perveriz ve Türk milliyetçisiyiz.” Aziz Atam, şu anda Türk milliyetçiliği ayaklar altına alınmış haldedir. Yine diyorsunuz ki; “Hangi şey akla, mantığa, halkın menfaatine uygundur, biliniz ki, o bizim dinimize de uygundur.” Aziz Atam, ülkemizde gerçek İslami anlayış ve değerlerden uzak, gerçek dışı dinci anlayışlara sahip olanlar çoğaldı. Kafa kesen, kadınları pazarlarda cariye diye satan çağdışı inançlara özenen insanlarımız giderek çoğaldı.

         Aziz Atatürk, diyorsunuz ki; Basın milletin umumi sesidir. Bir milleti aydınlatmada ve uyarmada, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı veremekte, bir milletin mutluluk  hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde basın başlıbaşına bir kuvvettir.” Aziz Atam, şu anda ülkemizdeki basın, siyasal iktidarlarca teslim alınmıştır. Halkın sesi olmaktan çıkmış, sahibinin sesi olmuştur. Basını elinde tutan tacirler, tüccarlar eletek öper hale gelmişler.

         Aziz Atatürk, diyorsunuz ki; “Ordu, Türk Ordusu!... İşte, bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad! Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin,Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.” Aziz Atam, inanın şu an  Türk Ordusu dizlerinin üzerine çökertilmiştir. Seçkin, milliyetçi, çağdaş, lâik, ülkesi için göğsünü siper etmiş en üst komutanlar, Genel Kurmay Başkanı dahil, uydurma-sahte delillerle hapishanelerde çürüdüler. Rütbeleri ellerinden alındı, terfi etmelerinin önü kesildi. Gününden önce emekliye sevk edildiler. Böyle bir zilleti, Türk Ordusu hiçbir zaman görmedi.

         Aziz Atatürk, diyorsunuz ki; “Dış siyaset, iç kuruluş ve iç siyasete dayandırılmak zaruretindedir. Yani iç kuruluşun tahammül edemeyeceği genişlikte olmamalıdır. Yoksa hayali dış siyasetler peşinde dolaşanlar, dayanak noktalarını kendiliğinden kaybederler.” Aziz Atam, şu an Türkiye’ nin  iç ve dış siyaseti arap saçına dönmüş, dışarda inanırlığı yitirmiştir. Komşu devletlerle kanlı-bıçaklı hale gelmiş durumdayız. Uluslar arası camiada Türkiye arka plana itilmiştir. Artık herhangi bir konuda oyun kurucu kervanında Türkiye’ ye yer vermiyorlar.

         Aziz Atatürk, mektubumu biraz uzatıyorum ama, beni bağışlayacağınıza inanıyorum. Kalbimize zehirli bir ok gibi saplanan bazı acı olayları size arzetmek istiyorum. İnanması zor olacak, ama doğrudur. Okullarımızda “Andımız” ı kaldırdılar. Ülkemizin bazı yerlerinde Türk bayrağını “gönder” den indirip yaktılar, yırttılar. Okullarımızı yaktılar. Sizin heykellerinizi ve büstlerinizi parçaladılar. Bir kısım okullarımızda  “İstiklâl Marşı” mız söylenmez oldu. Bazı yörelerdeki köylerimizin, mezralarımızın ilçe ve illerimizin isimleri bölücülerce değiştiriliyor. Bazı yerleşim yerlerimizin mahallelerinde, özerlik ilan ediliyor, hendekler kazılıyor. Buralara askerler ve emniyet güçleri sokulmuyor. Bir bölgemizde eşkiyalar ve ayılıkçı-bölücü güçler kimlik ve yol kontrolleri yapıyor, vergi topluyor, mahkemeler kurup yargılamalar yapıyor.

Aziz Atatürk, açlık ve yoksulluk sınırına dayanmış insanlarımız, kömür çuvalları, nohut, patates, makarna torbalarıyla uyutuluyor, iradeler ipotek altına alınmaya çalışılıyor. Yandaşlara her kapı açılıyor. Bal tutan parmağını yalıyor. Binlerce kömür işçisi, etkili ve yetkililere rant sağlamak uğruna maden ocaklarının kanalık dehlizlerinde can veriyorlar. Güneydoğu Bölgemizde devlet otoritesi yok olmuş. Kırsalda ve merkezde alan hakimiyeti bölücü örgütün eline geçmiş. Devletin Valisi, Kaymakamı, askeri, polisi ortalarda yok gibiler. Bu bölgede askerimiz sivil kıyafetlerle bile çarşıya, pazara çıkamaz haldeler. Çıkanlar takip ediliyor. Kahpece, alçakça, şerefsizce arkadan ve enselerinden vurularak şehit ediliyorlar. Buralarda milli bayramlarımız kutlanamaz oldu.

Aziz Atatürk, yöre halkı asker ve polisimize düşman ve işgalci gücüymüş gibi bakıyor. Bu bölgede  Barzani ve peşmergelerin etkisi, bizden daha fazladır. İnsanlarımız bu Barzani bozuntusuna, “ Türkiye seninle gurur duyuyor.” diyerek tezahürat yapar hale geldi. Güneydoğu Bölgemizde, denetim tamamen elikanlı terör  örgütünün eline geçmiş haldedir. “Açılım” diye başlatılan bir senaryo, misaki milli ile sınırlarını çizdiğiniz vatan toprakları bölünme noktasına geldi. “Türkiye, Türk Milleti, Türklük” söylemlerini söyleyemez hale geldik.


Aziz Atatürk, kanla-irfanla kurduğunuz laik Cumhuriyet’ in bu duruma düşürüldüğü. Gaflet, dalalet, hıyanet ülkemizde kol geziyor. Arzettiğim bu durumlara çok üzülüyorsunuz değil mi? Bizler ise her gün kahır oluyoruz Atam. Yine de ümidimizi yitirmedik. “Gençliğe Hitabenizi” her sabah okuyarak doğacak güneşe bakıyoruz. İlkelerinizin bizlere kazandırdığı ruh, milli ülkü, azim ve kararlılık arz ettiğim bu hıyanet tablosunu yırtıp atacaktır. Ruhun şad olsun aziz ATAM.  

12 Nisan 2014 Cumartesi

"İHANETE HAYIR" PANELİ YAPILDI...

‘İhanete hayır;
Türk Milleti ve Devleti Bölünemez’
“İhanete hayır, Türk Milleti ve Devleti Bölünemez “paneli Ankara’da ABEM konferans salonunda gerçekleşti. 
ANKARA- “İhanete hayır, Türk Milleti ve Devleti Bölünemez “paneli Ankara’da ABEM (Ankara Barosu Eğitim Merkezi) konferans salonunda 09 Nisan 2014, Çarşamba günü gerçekleştirildi. Toplantının açılışını Türkiye Sivil Toplum Birliği Başkanı Sadi Somuncuoğlu Yaptı. Panel yöneticisi olan Hasan Korkmazcan yaptığı konuşmada “Mücadeleyi başlatıyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimleri mücadelenin ilk adımıdır” dedi.
Mücadele başlıyor. İlk adım Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Türkiye Sivil Toplum Birliği Panelinde konuşan; Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı, TBMM (eski) Başkan Vekili ve 4 dönem Denizli Milletvekilliği yapmış olan Hasan Korkmazcan iktidara çok sert ifadelerle yüklendi.
Hasan Korkmazcan” Başbakan Erdoğan artık güven kaybetmiştir. Kanunlara uymayan bir Cumhurbaşkanı, Cumhur’un başı olamaz “dedi. Korkmazcan yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bugün, küçük bir salonda ama çok büyük bir hak ve adalet aramak için toplanmış bulunmaktayız. Buradan, büyük bir ulusu parçalama zihniyetine ve “ihanete hayır” diyoruz.
Türk Ulusu her şeyi affeder ancak ihaneti asla affetmez.
Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Bu Millet, düşmanlarının hainlerini bile cezalandırmıştır. Devlet olmanın en önemli gereklerinden biri ihanetle mücadele etmektir. Üzülerek belirtmeliyim ki, hukukun askıya alındığı bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte, bugünler daha iyi günler, kötü günler ilerde diyenlere sesleniyorum. Şu anda içinde yaşadığımız günler en kötü günlerdir, bundan daha kötü bir durum olamaz.
Türk Milleti adını bilinçli olarak silmeye çalışıyorlar.
Bunu yapmaya çalışan hainlere sesleniyorum. Dünya’daki tüm kütüphaneler yıkılıp, kitaplar yakılmadan, tüm sanat eserleri yıkılmadan, Türk adını yeryüzünden silmek mümkün olmayacaktır. Geçmişte bu görüşe katılan ama bugün aksi davranışlar sergileyen kişileri, her şeyden önemlisi TBMM’ni bu görüşe sahip çıkmaya davet ediyorum.
Bu son çağrıdır.
Bu son çağrıdır. İçinde bulundukları hukuksuz durum, hükümeti, bu ülkeye ihanet eden PKK terör örgütü ile aynı statüye getirir ve onlarla aynı sonu paylaşmalarını sağlar. ASALA ile EOKA’cılar ve onların hasta zihniyetli destekçileri, yıllarca, yüce Türk Milleti’nin ırkçı bir millet olduğunu söylediler.
Bu iftiradır.
Bu bir iftiradır. Türk Milleti asla ırkçı olmamıştır, hattâ, ırkçılık düşüncesine en uzak millet, Türk Milleti olmuştur. Aksi olsa birleştirici, bütünleştirici, insani değerleri yüksek bir millet olmasa bu kadar uzun süre yaşaması mümkün olmaz ve tarihin derinliklerine çoktan gömülürdü. Aynı zihniyettekilerin attığı ikinci bir iftira var. Türkiye, terörle mücadelede başarı kazandı, ancak bu dönemde, 17 bin faili meçhul cinayet işlendi iftirasıdır.
Türk Milleti, hiçbir zaman cinayet işlememiştir.
Yetkililer niçin bu iftiraya karşı bir kampanya yürütmüyorlar? Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk Devleti’nin köklü gelenek ve görenekleri ile ilkelerinden oluşmuştur. Bu Anayasa’da değiştirilemeyecek hükümler vardır. Değiştirilemeyecek maddelere dokunan Meclis gayrimeşru olur. Bizim en büyük gücümüz, yüce Türk Halkı’nın bize olan güvenidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu güveni kaybetmiştir.
İsteyen herkes Başbakan’dan istediği tavizi koparabilir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu güveni kaybetmesi ve içinde bulunduğu durum nedeniyle tehdit altındadır. Başbakanın tehdit altında olması demek milletin tehdit altında olması demektir. Onu bu tehditten kurtarmak bilinçli Türk Halkı’nın elindedir. Devlet milletin devletidir. Millet çağlayan bir ırmak, bizler ise bu ırmakta bir damlayız. Bir milletin, adını, kendi iradesiyle değiştirmem mümkün mü?..
Geçmişte, Japonya, Almanya ve İtalya Anayasa’larını zorla değiştirenler bile bunların isimlerini silmeyi başaramamışlarken; kim bize, Türk ismi Anayasa’dan çıkacak diyebilir ki?.. Bu salondakiler, karar verirsek, bu toplantıyı, gider, bu vatanın ayrılmaz bir parçası olan Diyarbakır’da da yaparız. Bunu kimse engelleyemez… Kötümserliğe kapılmayalım ama mevcut durumu da seyretmeyelim.
Ülkesini seven bizlerin yapacak işleri var.
Bir proje etrafında birleşmeli ve bir plan dâhilinde çalışmalıyız.
Bu proje; emperyalizmin dayatmalarına hayır diyerek direnmek, insan hakları ve hukuk çerçevesinde ülkemize sahip çıkmaktır. Terör örgütü üyeleri ve bu zihniyeti destekleyen bölücüler asla affa uğrayamazlar. Bölge halkıyla doğrudan temas kurmalı ve bölücüleri aradan çıkarmalıyız.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri mücadelenin ilk adımıdır.
Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uymayan bir Cumhurbaşkanı ile kanunu neresinden delerim diyen bir Başbakana bırakılacak bir ülke değildir. Herkesin bir hesabı olabilir, ama unutulmamalıdır ki; Yüce Türk Milleti’nin de bir hesabı vardır. Bu mücadeleye gönül veren herkes, tüm önyargıları kaldırıp kucaklaşmalı ve bütünleşmelidir.”
Yoğun bir katılım ve bilinçli katkı…
İçişleri eski bakanı İdris Naim Şahin, Eski Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, Prof. Dr Anıl Çeçen, Sincan eski ağır ceza mahkemesi başkanı Osman Kaçmaz, Türk Demokrasi ve Kadın Platformu Başkanı Avukat Ayşegül Kahveci, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ., Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı Avukat Fethi Bolayır, Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk ile İslâmcı Yazar İsmail Nacar gibi birçok Kanaat Önderi ve önemli isim panelde yer aldılar.