KANLA - İRFANLA KURULAN
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’nin
YENİ ANAYASASI HAZIRLANIRKEN
Yeni Anayasa hazırlanırken geniş bir konsensus çerçevesi içerisinde yapılmalıdır. Kamuoyunun sesi olan kurum ve kuruluşların, üniversitelerin ve özellikle Hukuk Fakülteleri’nin akademik görüşleri, Sivil Toplum Kuruluşları’nın ve en önemlisi büyük-küçük demeden tüm siyasi partilerin görüşleri alınarak Türk Milleti’nin resmini yansıtacak, geniş tabanlı Anayasa taslağının uzlaşma komisyonunda görüşülüp yüce Meclisin önüne getirilmesidir. Türk Milleti’nin milli kimlik belgesi olacak ve yüzyıla hitabedecek yeni Anayasa bir siyasi partinin, ne de bir kaç siyasi partinin ürünü olmamalıdır. Yüce Türk Milleti’nin Anayasa’sı hiçbir siyasi parti anlayışına, hiçbir bölücü ideolojiye ve inanca teslim edilmemelidir. Yetmiş beş milyon insanımızın ezici çoğunluğu gönül huzuru içinde “Oh be, işte benim Anayasam budur.” diyebilmelidir.
Anayasalar, bireyin hak ve özgürlüklerini teminat altına alan, koruyan, çiğnenmesine müsade etmeyen, her türlü hukuk dışı davranış ve hareketleri önleyen özlü belgelerdir. Bireyin hak ve özgürlüklerine karşı devletin gücünün belli bir sınırda durmasını ve sınırlamasını belirler. Çoğulcu demokrasiyi öne çıkaran, yasama ve yürütme erkinin tek elde toplanmasını önleyen metinlerdir. Devleti oluşturan değerler mutlaka korunur. Ancak bu değerlere aşırı kutsallık atfedilerek kişi hak ve özgürlükleri göz ardı edilemez, hırpalanamaz, ihmal edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti’nin refahını, huzurunu, mutluluğunu ve çağdaş medeniyetin hedef gösterdiği düzeye gelmesini amaç seçen bir Anayasa hazırlanmalıdır. Türk toplumunun maddi ve manevi değerleri hiçbir siyasi gücün emrinde rant aracı olarak kullanılmasına müsade etmeyen bir Anayasa hazırlanmalıdır. Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin hiçbir kayda ve şarta bağlı olmadan millete ait olduğu gerçeğini kalın çizgilerle belirten bir Anayasaya ihtiyaç vardır. Milli egemenliği eline geçiren çoğunluk anlayışının “Dilediğimi yaparım. Güç bendedir. Benim parmak sayım en fazladır.” yaklaşımıyla yapılacak yeni Anayasaya pirim verilmemelidir. Milli egemenliği millet adına kullanan erklerin, hukuk dışına çıkamayacağını kesin çizgilerle belirlemiş bir Anayasa yazılmalıdır. Kuvvetler ayırımının anlam ve işlevlerini, hiçbir tereddüte meydan vermeyecek şekilde belirleyecek bir Anayasa halka sunulmalıdır.
Yeni Anayasa hazırlanırken, göz önünde bulundurulması gereken hususlara yönelik görüş ve düşüncelerimizi aşağıda paragraflar halinde kamuoyuna arz ediyoruz:
İçeriği, geleceğe aydınlık günleri müjdeleyen, çağdaş devletlerle boy ölçüşecek yenilik, değişim ve gelişimi içeren, tek adam veya zümreye biat anlayışından uzak, kaderine razı bir toplum anlayışını reddeden bir ANAYASA... Kişi hak ve özgürlüklerini, insan haklarını güvence altına almış bir ANAYASA... Eşitlik, adalet, laiklik, demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarını içeren, şeffaf - kadın erkek eşitliği - adaletin bağımsızlığı - özgür basın, farklı düşüncelerin serbestçe ortaya konulduğu ve buna saygı duyulduğu bir ANAYASA...
Oligarşiyi sıfırlamış, devletin gücünün bireyi ezmesine müsade etmeyen ve önleyen, kurum ve kuruluşlarıyla çağdaş bir ANAYASA... Askeri diktalara, dinsel kuşatmalara, ırksal sömürülere, devleti ve milleti soyacak anlayışlara zemin hazırlayacak yapılanmaya taviz vermeyen, kapı aralamayan bir ANAYASA... İnsanları korkularla yaşamasına, ürkek davranmasına zemin hazırlamayan, “senin - benim” sürtüşmeleri yerine “bizim - bizlerin” anlayışını hakim kılan, silahlı ve polisiye çözüm önerilerini toprağa gömen, sivil cesaretin yükselmesinin önünü açan, öbür dünya için bu dünyayı cehenneme çeviren fanatizme yol vermeyen bir ANAYASA...
Türkiye’nin tam bir hukuk devleti olduğunu, hukukun üstünlüğünün tartışılmadığını, hukukun ayaklar altına alınmadığını, hukukun siyasal düşüncelere ve her türlü çıkar ilişkilerine alet edilmediğini teminat altına alan bir ANAYASA... Demokrasi ve hukuktan nasibini almamış gerici, ırkçı ve dikta anlayışlarının devletin milli – demokratik – laik – üniter yapısına sızmalarına hukuk kuralları içerisinde fırsat vermeyecek ve zemin kazanmalarına imkân tanımayacak bir ANAYASA...
Türkiye’nin tam bir hukuk devleti olduğunu, hukukun üstünlüğünün tartışılmadığını, hukukun ayaklar altına alınmadığını, hukukun siyasal düşüncelere ve her türlü çıkar ilişkilerine alet edilmediğini teminat altına alan bir ANAYASA... Demokrasi ve hukuktan nasibini almamış gerici, ırkçı ve dikta anlayışlarının devletin milli – demokratik – laik – üniter yapısına sızmalarına hukuk kuralları içerisinde fırsat vermeyecek ve zemin kazanmalarına imkân tanımayacak bir ANAYASA...
Yokluğun, işsizliğin, yıkılan aile yuvalarının, sosyal bunalımın, kapkaç düzeninin rekor bir düzeyde olduğu ortamda insanlarımızın karamsarlığa mahkûm edilemeyeceği yollarını işaret eden bir ANAYASA... Özgürleşme ve demokratikleşme adına siyaset kurumlarının azdıracağı bölücü ve yıkıcı bir ortamın yaratılmasına, zemin hazırlanmasına fırsat vermeyecek bir ANAYASA... Mal ve can güvenliğini tehlikeye atacak, devlet ve millete meydan okuyacak, kanunların işletilmesine engel olacak, kamu düzenini bozacak, milli devletin temeline dinamit koyacak ve sarsıntılara yol açacak her türlü faaliyet ve girişimlere hukuk içinde kalarak “Dur.” diyecek temel ilke ve kuralları koyan bir ANAYASA...
Mutlaka özgürlükçü, insan haklarının ihlal edilmesine meydan vermeyen hususları içeren bir ANAYASA... Ancak yoğun özgürlük ve yoğun insan hakları maskesiyle kamufle edilmiş isteklerle Anayasa hazırlayıcılarını baskı altına almak hayır getirmez. Milliliği ve özgürlüğü ortadan kaldıracak, her demokratik sistemde önemli olan “insan hakları” çığlıklarını “yeryüzü yurttaşlığı” algısına çevirecek, “milli yurttaş” yerine “evrensel yurttaş” demogojisini baskı aracı olarak kullanacak, kanla - irfanla kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğini sakatlayacak anayasa çalışmaları mutsuzluğun kaynağı olur. Laik ve demokratik anayasa çalışmalarını sakatlayacak anlayışlara fırsat vermeyecek sağduyu sahibi, milli duruşa, demokratik ve çağdaş anlayışlara sahip ve milli egemenliği tam yansıtacak ortak akılların hazırladığı bir ANAYASA...
Av. Fethi Bolayır ve arkadaşları DSP'de |
Son zamanlarda ülkemizde moda haline getirilen ve bir ur gibi insanlarımızın içine yerleştirilmeye çalışılan “Türk” kelimesinden nefret etme adiliğinin hazırlanacak anayasaya yansıtılmasının çabaları bir hıyanetin ürünüdür. Bu hıyanetçilere “Hadi be sen de...” diyerek ellerinin tersiyle bu bölücü istekleri reddedenlerin hazırlayacağı bir ANAYASA... Çünkü yüzyıllardır bu toprakların adı “TÜRKİYE” dir. Bu topraklar, “Sahibi benim” diyenlerin kanı ve canı pahasına ebedi vatan yapılmıştır. Bu kanlar ve canlar içerisinde Türkü de, Kürdü de, Çerkezi de, Alevisi de, Sünnisi de vardı. Bu kanlar ve canların birlikteliği, Türklük ruhunu bu topraklarda ebedileştirmişlerdir. Bu topraklarda şu anda huzur, güven ve barış içinde yaşayan herkesin, varlığının bu Türklük birliğine bağlı olduğunu unutmaması gerekir. Bu unutmamayı göz ardı etmeyen bir ANAYASA...
Evrensel hukuka ve devletimizin esaslarına bağlı olarak, çok partili demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dayalı egemenlikler bir devlet, bir millet ve eşit birey esasına göre inşa edilmektedir. Eşit birey ilkesi, toplumdaki bütün farklılıkları eşitlediği için demokrasinin ruhu gibidir. Her milletin içinde varlığını sürdüren etnik ve diğer topluluklar, içinde bulundukları milletten sayılırlar. Ayrı bir siyasi ve hukuki kimliği, tüzel kişiliği yoktur. Hiç kimse bu toplum guruplarını temsil edemez. Böyle bir yetkisi olamaz. Siyasi ve hukuki kimlik ve tüzel kişilik devlete ve millete, gerçek kişilik ise bireye aittir. Bu gerçekler ışığında hazırlanan bir ANAYASA... Demokrasinin kaynağı, milli birliğin omurgası, insan haklarının, kişi hak ve özgürlüklerinin, bilimselliğin ve çağdaş yaşamın en güzel ikliminin özü olan laikliğin korunmasını, zedelenmemesini önde tutan bir anlayışı bünyesinde saklayan bir ANAYASA...
Av. Fethi BOLAYIR |
İnsan yaşamı için su, ekmek, ışık ne ise, devlet için de hukuk odur. Yargı, hukuk yoluyla adaleti yaşama geçirir. Hukuksuzluk ve adaletsizlik en tedavi edilmeyen bir hastalıktır, yaradır. Hukuk barıştır, özgürlüktür, onurdur. Bu anlamda hukukun korunmasını, bütün işlem ve işlevlerin temeline hukukun yerleştirilmesini tek amaç gören bir ANAYASA... Akla, bilime dayanan ve varsayımlara değil, gerçeğe yer ve yön veren, demokrasi ve inanç sömürüsünün yapılmasına fırsat vermeyen, yürütmenin yasamaya egemen olmasına imkân tanımayan bir ANAYASA...
Türkiye’nin milli kimliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, üniter - laik - milli devlet yapısını, milli kültürünü, Türk dilini ve “Türk, Türklük, Türk Milleti, Atatürk...” söylemlerini koruyup kollayacak, fakat bireysel özgürlüklere, yerel ve mahalli iç kültürlere oldukça önem verecek bir ANAYASA... Cumhuriyet tarihinde görülmemiş demokratikleşme örtüsü, maskesi altında bir hıyanete, dışardan Türk Milleti’nden intikam alırcasına bize bir elbise giydirilmeye, anayasa değişikliği ile çalışılmaktadır. Bu zihniyet anayasası ile Türk kimliği, Türk tarihi, Atatürk düşünce sistemi yok edilmek istenmektedir. Türkiye’yi Türkiye olmaktan çıkarılma amaçlanmaktadır. “Türkiyeli’lik” kavramı ve benzeri kavramlarla tanınmaz hale getirilmek istenmektedir. Güdülen amaç budur. Dışardan kumandalı bir anayasa oyunu sahnelenmek istenmektedir. Ülkemizin arzulanan ihtiyaçlarına göre değil, küresel güçlerin arzuladığı bir dönüştürme programı uygulanmak istenmektedir. Bütün iç ve dış yıkıcı mihrakların çabalarını boşa çıkaracak, milli ve geniş mutabakatla hazırlanmış bir ANAYASA... Eşitlik prensibini zedelemeyecek, marjinal grupları birtakım dış baskılar etkisiyle öne çıkararak imtiyazlı kılmak ve egemenliği paylaşmak gibi milli anayasa anlayışını zedeleyecek açık - kapalı sinsi unsurlara yer vermeyecek bir ANAYASA... Demokratik devletin sigortası olan bağımsız kurumların bir yerlere bağımlı duruma getirilmesine imkân vermeyecek, TBMM’nin iradesini devre dışı bırakacak ve zayıflatacak unsurları ortadan kaldıracak, insanlarımızın hak ve özgürlüklerini genişletecek ve bu bireysel hak ve özgürlüklere devletin, yani yürütme organlarının baskıcı müdahaleciliğini önleyecek, bağımsız yargının her kademesinin yürütmenin güdümüne sokmayacak, yargının verdiği kararlara mutlak uyulacak anlayışını hakim kılacak, üniversitelerin her alanda özerk birer kuruluş olması gerektiği hususunu vurgulayacak, kitle örgütlerinin hak ve imtiyazlarının çağdaş ülkelerdekilerinin seviyesine getirecek hukuki düzenlemelerin yapılmasını işaret edecek bir ANAYASA...
Bölücülük, ırksal ve dinsel ayırımcılık, tarikat, aşiret, ticaret, siyaset sarmalı gibi arayışların yasamaya, yürütmeye, yargıya, kurum ve kuruluşlara egemen olmasına, sızmasına kapıyı asla aralamayacak, lider sultasına, tek adam zihniyetine imkân tanımayan, partiler ve seçim yasalarını yeniden temel ilkelere bağlayan, seçim barajını çağdaş ülkelerdeki orana çeken, kurum ve kuruluşlar arasında kutuplaşmalara meydan vermeyen düzenlemeleri işaret eden bir ANAYASA... Özel yargı, dolayısıyla özel savcı, özel hakim anlayışını sonlandıracak, hukuksuz olarak yapılan izlenme ve dinlemelere, özel yaşama müdahale ve saygısızlığa fırsat vermeyecek düzenlemelere gönderme yapan, yargı kararlarının yerine getirilmesini ve kuralları çiğneyenle kurallara uyanların ayırt edilmesini sağlayan, yurttaşlık - hukuk devleti - demokrasi bilinci - milli değerler - ilkeler - yaşamsal kavramlar ve kurumlar bilincini geliştirecek, ayrımcılık ve ayrılık tohumlarının ekilmesine fırsat vermeyecek bir ANAYASA...
Kişilere ve kuruluşlara göre demokrasi anlayışına imkân tanımayan, demokrasimizi inanç ve inançsızlık bağlamındaki değerlendirmelerle zedelenmesine sebep ve gelişmesine engel olan unsurları ortadan kaldıran, demokrasiyi yargı deneteme dışında tutulan birtakım unsurlara dayanan bir veya birkaç kişinin iki dudağı arasına sıkıştırılmasına müsaade etmeyen, dokunulmazlık zırhını giyinmişlerin dilediği gibi tavır ve davranışlar içine girmelerine imkân tanımayan ve bu dokunulmazlık elbisesini çıkartan bir Anayasa… Çok partili sistemi Anayasamız kabul etmiştir. Bu yapı zaman içinde iktidarı ele geçiren siyasi erk, hukuk ve anayasal yetkileri istismar ederek ve kullanarak bir parti diktatoryasına ve tek kişi egemenliğine yöneldiği görülmüştür. İktidardan gitmemek için bir istismar kapısını giderek aralamışlardır. Ülke istikrarsızlıklara yol açmışlardır. Bu istismar kapılarını kapatacak, aralanmasına fırsat vermeyecek bir Anayasa…
Anayasalar ideolojisiz, renksiz, tarafsız olamaz. Ait olduğu ülkenin özellikleri, jeopolitik ortamı, tehdit algılamaları ve tarihi geçmişi dikkate alınarak yazılır. Anayasalar; ülkenin varlığı, bütünlüğü, güvenliği, halkının refah ve mutluluğu göz önüne alınarak hazırlanır. Bunun aksini düşünmek, siyasi hırs ve doyumsuzluklara esir almak anlayışıyla Anayasa hazırlamak, ülkemizin kuruluş felsefesini ve Cumhuriyet ilkelerini yok etmektir. Bu yok edişe asla izin ve fırsat vermeyen bir ANAYASA... Toplumumuzun en doyurucu gıdası, en sağlıklı dayanağı ve en güçlü güvencesi olan adaleti üretecek hukuki yasaları ve organlarını güvencede tutacak bir ANAYASA... Hukuka bağlılığı, yargıya güveni, hakka saygı duygusunu içtenlikle koruyup koruyacak bir ANAYASA... Hukukla bağdaştırılması imkânsız işler, kararlar, atamalar, görevlendirmeler yapılmasının yolunu kesecek bir ANAYASA... Millet adına karar veren bağımsız mahkemeler, yargı alanında milli egemenlikten kaynaklanan yetkilerini hiçbir tesir altında kalmadan kullanırken topluma ve bireye güven vermelidir. Güvensizlik yaratırsa adaletten söz edilemez. Bu güvensizliğin yaratılması boşluğunu bırakmayacak bir ANAYASA... Çünkü adaleti yanlı, bağımlı, gölgeli ve kuşkulu olan bir ülkede hiç kimse rahat uyuyamaz. Haksızlıklar zinciri uzar. Herkesi boğan bir karanlık ortalığı kaplar ve toplum bünyesinde onarılmaz yaralar açılır. Bu yaraların açılmamasına özen gösterecek ve merhem olacak bir ANAYASA...
Parlamenter demokrasiyi ve kuvvetler ayrılığı ilkesini kabul eden mevcut Anayasamızın 7. maddeside “Yasama yetkisi” Türk Milleti adına TBMM’sine verilmiştir. Bu yetkiyi devredemeyeceği de belirtilmiştir. Ancak tek istisnası, mevcut Anayasa’nın 91. maddesinde Bakanlar Kuruluna. “önemli, ivedi, zorunlu” hallerde “Kanun Hükmünde Kararname” çıkarma yetkisi vermiştir. Bu yetkiyle Bakanlar Kurulu’na yasama organının işlevini yüklenme görevi verilmiş oluyor. Yani yasama ve yürütme erkleri aynı organda birleştirilmiş oluyor. Bu yetkinin kötüye kullanılması, hukuk devleti ilkesini zedeler, devleti hırpalar. Totaliter ve otoriter yönetimin yolunu açar. Tek parti çoğunluğuna sahip anlayış, yasama organına egemen olursa Kanun Kuvvetinde Kararname kullanım alanlarının istismar edilmesi her zaman mümkündür. Böyle bir geniş yetkiyi eline alan yürütme organı, devletin temel kurum ve kuruluşları üzerinde dilediği gibi oynayabilir. Böyle bir durum hukuk devleti, güçler ayrılığı ilkesi ve yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin kurallarla bağdaştırılmasının imkânı yoktur. Böyle sınırsız ve kamusal düzeni temelinden sarsacak bir yetkiyi sınır dışına taşacak şekilde kullanılmasına “Dur.” diyecek bir ANAYASA...
Kanunlarla somutlaşan ceza yargılama kurallarının keyfi olarak uygulanmasına asla fırsat vermeyecek ve sıkı sıkıya güvence altına alacak, bunun yanında bağımsızlığını, kişi hak ve özgürlüklerini, adil yargılamayı, kişi güvenliğini tehtid edecek anti demokratik anlayış ve yansımalara imkân tanımayacak, bu durumlara “Dur.” diyecek bir ANAYASA... Türkiye Cumhuriyeti’nde herkesin huzurlu, güvenli, geleceğinden emin bir şekilde yaşama hakkına sahip olduğuna, temel haklarının devletin koruması altında bulunduğuna güçlü vurgu yapan bir ANAYASA... Ülkemizin milli ve manevi değerlerini çıkarlara alet edilmesini reddeden bir ANAYASA...
Türk insanının sesi ve özü olarak, ülkemizin siyasal – sosyal – iktisadi – hukuku yönden çağdaş – demokratik – laik bir anlayışla güçlü olarak yapılandıracak, yüce Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini yaşamsal bir hedef olarak belirleyecek, devletimizin üniter yapısından ve bölünmez bütünlüğünden tavizler verilmesine asla izin vermeyecek, etnik – kültürel – dinsel kimliklere saygı gösterilmesini sağlayacak ve fakat bu kimliklerin de ülkemizin sosyal hayat profiline, birliğine, dirliğine, beraberliğine karşı asla yanlış bir tavır içine girmemelerine müsaade etmeyecek bir ANAYASA... Kederde – kıvançta – tasada bir ve beraber olan Türk toplumunu demokratik ve laik Cumhuriyetimizin temel ilkeleri etrafında birleşmeye, uzlaşmaya, barışmaya çağıran bir ANAYASA... Kirlenmiş bir ticaret anlayışına, işlevini istenilen şekilde yerine getiremeyen adalet yapısına, siyasetin kokuşmasına, yönetim ve yöneticilerin tükenmişliğine imkân tanımayan bir ANAYASA...
Sağcısı – solcusu, Alevisi – Sünnisi, Süryanisi, Musevisi, Hıristiyanı – Müslümanı, Türk’ü, Kürt’ü, Lazı, Abazası, Çerkezi, Çeçeni, Gürcüsü, Arabı, Ermenisi, Türkmeni, Rumu, Acemi, Arnavudu, Boşnağı, Romanı, Göçmeni gibi her Türkiye yurttaşına kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesinde, huzur ve mutluluğunda sorumluluk sahibi olduğunu, hak ve menfaatlerinde eşit pay sahibi olduğunu, açıkça işaret eden bir zaten önceki Anayasalarımız da bu konuda hassastı, ANAYASA... Etnik – kültürel – inançsal farklılıklarımızı birbirimize karşı bir üstünlük ve baskı silahı olarak kullanmaya kapıyı aralamaya fırsat vermeyen ve kapıyı bu yönden sıkı sıkıya kapatan bir ANAYASA... Tüm toplum kesimlerinin katılımıyla hazırlanmış bir ANAYASA... Bireyin temel hak özgürlüklerini siyasi otoriter güçlere karşı koruyan bir ANAYASA... Bağımsız bir yargı ve bağımsız bir yargıç ilkesini tam anlamıyla vurgulayan, yargının üstünlüğünü sağlayan bir ANAYASA... Ülke insanımızın fikri, kültürel, sanatsal yaratıcılığını kısıtlayacak her türlü engeli ortadan kaldıran bir ANAYASA... Milletvekillerin siyasi söylem ve eylemleri dışındaki adi suç teşkil eder her türlü eylem ve işlemlerinden dolayı sahip oldukları dokunulmazlıklarını kaldıran bir ANAYASA...
Kamuoyunda tartışmaya açılmak istenen başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine karşılık güçlendirilmiş fonksiyonel parlamenter demokratik rejimi esas alacak bir ANAYASA... Yürütmenin ve yasamanın yargıya müdahalesini engelleyecek, “Ankara da hakimler var.” anlayışını hakim kılacak bir ANAYASA... Yargıda birliği sağlayacak, özel yetkili mahkemeleri kaldıracak, yargıyı tamamen mevcut sivil mahkemelere bırakacak bir ANAYASA... Yasama ve yargıyı, meclis çoğunluğuna dayanarak etkisi altına almaya kalkışan yürütmeyi, yasama organının denetimi altına tam sokacak tedbirleri getiren bir ANAYASA... Hantal ve ağır işleyen merkeziyetçi devlet yapısını modernize edecek ve devletin üniter yapısına zarar vermeyecek şekilde merkezi idarenin taşra teşkilatı birimlerine bir takım yetki devrini esas alan yapısal bir değişikliğe ışık tutan bir ANAYASA...
Devletin kurum ve kuruluşları üzerinde siyasetin gölgesini kaldıracak, itibar ve tarafsızlıklarını sağlayacak bu kurum ve kuruluşları asli görevlerinin gerektirdiği etkinliğe kavuşturacak bir ANAYASA... Kamu yönetiminin her kademesindeki devlet memurları üzerindeki siyasi baskı ve zorlamalara fırsat vermeyecek, tayin – nakil ve atamalarda liyakat esasını göz önünde bulunduracak, devlet memurlarına tam yargı güvencesi sağlayacak, bürokrasiyi siyasi baskı ve tahakkümü altında kurtaracak bir yapıyı işaret eden bir ANAYASA... Seçimle göreve gelen yerel yönetim yetkililerinin, merkezi idare tarafından görevden alınmalarına imkân vermeyen, bu yöneticilerin işlemlerinde suç ve usulsüzlük görülmesi halinde, konunun yargıya intikal ettirilmesi ve işten el çektirilmesi idari yargı kararıyla olmasını öngören bir düzenlemeyi sağlayan bir ANAYASA...
Sosyal yaşamda çok kültürlülüğü işaret eden farklı kültür ve inanç kümelerinin kendilerini özgürce ifade etmelerini teminat altına alan, devletin inanç ve kültür alanlarına eşit mesafede duracağını gösteren, hiçbir kimsenin de kendi etnik, kültürel ve inançsal özelliğini bir diğerine karşı üstün olarak görmesine ve kullanmasına, ayrıca ülkenin birlik ve bütünlüğüne zarar verecek ayırımcı yollara sapmasına izin vermeyen bir ANAYASA... Bu düşüncelerden hareketle ülkemizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, devletin üniter yapısını tüm etnik – kültür – inanç kümelerinin üstünde ve önünde tutan bir ANAYASA... Devlet erkinin, din ve inanç konularında tek bir mezhebin baskıcı olmasına yönelik tutum ve davranışlarını önleyen, inanç gruplarının maddi ve manevi ihtiyaçlarına, istek ve arzularına eşit şekilde katkıda bulunmayı öngören bir ANAYASA...
Ülkemiz, sendika özgürlüğü alanında uluslararası normlara ve ilkelere sahip değildir. Bu norm ve ilkelere ters düşen uygulamalar ve yasal düzenlemeler yürürlüktedir. Bu durum, uluslararası arenada ülkemize eleştiriler yöneltilmesine neden olmaktadır. Memurlarımız dahil tüm çalışanlarımızı, uluslararası standartlara uyumlu grevli – toplu sözleşmeli sendikal hak ve özgürlüklere kavuşturacak bir ANAYASA... Sendikaların, Batı toplumlarında olduğu gibi çalışanların haklarını destekleyen, savunan, gündeme taşıyan siyasi partilerle organik bağ kurma yolunu açan bir ANAYASA... Sanayi ve Ticaret Odası, Ziraat Odaları, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Mimar ve Mühendis Odaları, Baro, Tabip Odaları, Veteriner Odaları, Eczacı Odaları, Diş Hekimleri Odaları, Serbest Muhasebeciler ve Yeminli Mali Müşavirler Birliği, Kooperatifler Birlikleri gibi meslek kuruluşlarının ve bunların üst kuruluşlarının, faaliyet alanlarına ilişkin konularda yapılacak mevzuat değişiklikleri ile yürütmenin alacağı kararların oluşumuna, görüş ve eleştirileriyle aktif katılımını sağlayacak bir ANAYASA...
Demokrasimizin genişletilmesinde ve derinleştiril-mesinde, çok sesliliğin yankılanmasında Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) yadsınamaz bir ağırlığı vardır. İleri Batı demokrasilerinde bu örgütlerin demokratik sürece etkin katılmalarının, söz konusu ülkelerde demokrasi deneyimini zenginleştirdiği bilinmektedir. Çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla hayata geçirmek istiyorsak, çeşit amaçlarla (devletin ve milletin birliğine, dirliğine, vatanın bölünmez bütünlüğüne zarar vermemek kaydıyla...) toplumdaki bireyler tarafından oluşturulan vakıf ve dernekler gibi Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) toplumu ilgilendiren tüm konularda söz sahibi olmalarının, görüş ve düşüncelerini serbestçe açıklamalarının yolunu açan bir ANAYASA...
Ülkemizin siyasal, sosyal, ekonomik sorunları ile bireylerin sosyal güvenlik sorunlarının çözümüne yönelik yol gösteren bir ANAYASA... Ülkemiz insanının sosyal güvenlik alanında ihtiyaç duyacağı bütün sosyal konuma, güvence ve yardımlarını hayata geçirecek kurum ve kuruluşların aktif bir şekilde hayata geçirilmesinin yollarını gösteren bir ANAYASA... İnsanlarımız için sıhhatli ve nitelikli bir gelecek yaratmak amacıyla sosyal barış devletini gerçekleştirecek bir ANAYASA... Çalışma hayatına ilişkin engel ve kısıtlamaları kaldıracak, ILO benzeri yapılmış uluslararası anlaşmaların iç hukukta uygulanmasına yönelik düzenlemeleri getirecek, sendikaların ve sivil Toplum Kuruluşları’nın siyasal, sosyal ve ekonomik hayatımızın yeniden düzenlenmesine aktif olarak katılımlarını sağlayacak bir ANAYASA...
Akılcı, bilimsel düşünen, Cumhuriyet’in temel ilkelerine ve çağdaş düşüncelerine bağlı; hak ve sorumluluklarının bilincinde olan, üretken, modern becerilerle donatılmış, yaratıcı, demokrasiden taviz vermeyen, milli ve manevi değerleri özümsemiş, ahlaklı, Atatürkçü ve milliyetçi düşünen bireyleri yetiştiren bir milli eğitim politikasını ön gören bir ANAYASA... Güçlü toplumun temeli, güçlü ailedir. Ailenin çözülmemesi önemli bir husustur. Ailenin temel taşı olan kadının ekonomik ve sosyal statüsünün korunması önem arzetmektedir. Aile, toplumdaki dayanışına duygusunun yerleştirilmesinde ve güçlendirilmesinde çekirdek kurumdur. Bunun içindir ki; toplumsal barışın kurulmasında ve korunmasında yapabilen vazgeçilmez bir kurum olan ailenin güçlendirilmesini hedef gösteren bir ANAYASA...
Düşünmesini, sorgulamasını, farklılıklara demokratik hoşgörüyle yaklaşabilen, ülkesine ve ülkesinin insanına karşı sorumluluklarının bilincinde olan, geleceğe yönelik tasarımlar ortaya koyan bir gençliğin yetişmesi için başarı yollarını ve temel ilkeleri işaret eden bir ANAYASA... Kadın – erkek eşitliği çağdaş toplumun ve demokrasinin vazgeçilmez şartıdır. Temel hedeflerden önemli olanlardan biri de ailede, okulda, iş yerinde, siyasette, sosyal hayatta ve hukuk önünde kadın – erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. Şiddet ve eziyeti maruz kalan kadınların korunması çok çok önemlidir. Kadınları, evlerinde hapis hayatı yaşamını sürdürmekten kurtarmak, toplum yaşamına tüm güçleriyle katılmalarını sağlamak gereklidir. Aile içi şiddetin önlenmesi kaçınılmazdır. Kadınlar, “olumlu ayırımcılık ilkesi” ışığında desteklenmelidir. Aile ve kadınlar için söylediğimiz bu kısa notlardan da anlaşılıyor ki, bu konuda sağlam güvenceleri işaret eden bir ANAYASA...
Basın, yayın ve iletişim özgürlüğünün hayata geçirilmesi ve antidemokratik sınırlamalardan, yürütme erkinin baskı ve kuşatmasından kurtarılması hayati bir konudur. Dördüncü kuvvet dediğimiz, halkın ve hakkın sesi olan basının özgürce kalemlerini oynatmaları gerekir. Özellikle basın (yazılı – görsel) sahibi olan insanların bu iş dışında büyük – küçük ticari işlerle uğraşmamaları, bunun için de yürütme erkine boyun eğmemeleri önemlidir. Halkın haber alma özgürlüğünü sınırlandıran ve yanlı haberlerle yanlış yönlendirilmesine yol açan basın – yayın kurumları üzerinde, siyasi etkiden arındırılmış, özerk ve teknik bir kamu denetimi anlayışına ihtiyaç vardır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve TRT’nin özerk bir yapıya kavuşturulması ve siyasi etkilerden uzaklaştırılması kaçınılmaz olmuştur. Radyo, televizyon ve yazılı basındaki her türlü tekel, kartel ve tröst türü oluşumlara engel olunmalıdır. Yasama-Yürütme - Yargıdan sonra dördüncü güç olarak adlandırılan “Basın - yayın - iletişim” korumamız gerekli düzenlemelerle özgür bir yapıya kavuşturacak bir ANAYASA...
Ülkemizin siyasal, sosyal, ekonomik sorunlarını ve Türkiye’yi yeniden yapılandıracak bir ANAYASA... Emeğin değerini savunan, sermayenin önemini kavrayan, emek – girişimci sermaye birlikteliğini temel alan bir anlayışı işaret eden bir ANAYASA... Sosyal hakları, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü merkezine alan bir anlayışı hakim kılan, ekonomide bireyin girişim özgürlüğünü önde tutan önlemleri ortaya koyan bir ANAYASA... Demokratik, laik, sosyal, çoğulcu ve insan hakları merkezli bir hukuk devletini tüm kurum ve kurallarıyla işletecek bir ANAYASA... Düşünce suç ve yasaklarını kaldıran, Yasama – Yürütme - Yargı fonksiyonlarının kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir birine karışmamasını sağlayan bir ANAYASA...
Silahlı Kuvvetler, Emniyet Teşkilatı, Milli İstihbarat Teşkilatı gibi kurumları siyasi etkiden ve siyasi kadrolaşmalardan uzak tutacak bir ANAYASA... Memurların, olağan yargı usullerine tabi olarak yargılanabilmelerine imkan tanımayacak, hantal ve ağır işleyen merkeziyetçi devlet anlayışına hareket kazandıracak, kamu yönetiminin her kademesindeki devlet memurları üzerindeki siyasi baskı ve zorlamaların kaldırılmasında yol gösteren, kamu kurum ve kuruluşları arasındaki görev, yetki ve sorumluluk çatışmalarının yaşanmaması için yol gösterici olacak bir ANAYASA...
Diyanet İşleri Başkanlığı özerk bir kuruluş haline getirilmeli. Kurum bünyesinde her inancın temsilcisi, yani ünitesi bulunmalı. İnançlar karşısında yansız, tarafsız ve hoşgörülü, tolerans sahibi bir yapıya kavuşturulmalıdır. Devlet ve Diyanet İşleri Başkanlığı Camilerimize nasıl bakıyorsa, koruyorsa ve kolluyorsa, kadrolar belirliyorsa Cem evlerine de maddi ve manevi yönde aynı gözle bakmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kanunlar çerçevesinde dinsel faaliyet gösteren Kiliseye, Havraya, Sinegoka da kulak verilmeli, istek ve arzuları yerine getirilmeye çalışılmalıdır. Ancak bu dini kurumlarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel ilke ve kurallarına saygıda kusur etmemelidirler. Arzetiğimiz bu görüş ve düşünceleri hayata geçirecek bir ANAYASA...
Mevcut Anayasa’nın 1. 2. 3. maddelerinin değiştirilmesi teklifine kapıyı aralamayan, mevcut Anayasa metinlerinde geçen “Türk, Türklük, Türk Milleti ve benzeri” kelime veya kavramların çıkartılmasına müsaade etmeyen, dinse-ırksal-bölücü ideolojilere fırsat vermeyen ve Cumhuriyet’in temel ilkelerini sarsmak isteyen karanlık düşünceleri elinin tersiyle iten bir ANAYASA... Özerklik temelinde bir federasyon, anadilde eğitim, demokratik özerklik maskesi gibi kavramlarla Türkiye’yi bölme noktasına taşıyacak girişimlere kesin çizgilerle “Hayır.” diyecek bir ANAYASA... Ülkemizi “Tele kulak ülkesi, Tele kulak Devleti, Gizli Dinleme Cumhuriyeti” adıyla anılmaya imkân tanımayacak bir ANAYASA... Çünkü Türkiye’de son yıllarda gelişen hiç de hoş olmayan, çoğu kez birçok insanın haksız yere töhmet ve eziyet içine sokulduğu ve Wikileks ifşaatları ortadadır. Bu da gösteriyor ki, pervasızca “ortam dinleme” acı faturalar ortaya koyuyor. Bu acı faturaların kelimesine yazılmasına yol vermeyen bir ANAYASA...
Hayali ihracatlara, sahte belgelerle ticaret yapanlara, “Devletin malı deniz, yemeyen keriz…” zihniyetinde olanlara, eline-beline-diline sahip olmayanlara, “Bu devleti, bu ülkeyi ben mi kurtaracağım, boş ver…” diyen lekeli zihniyetlere kapıyı aralamayacak tedbirleri işaret eden bir ANAYASA... Ülkemizde sanki ikinci Cumhuriyet ilan ediliyormuş görüntüsünü asla vermeyecek, dönüşüm adı altında ülkemizi, devletimizi ve milletimizi ayakta tutan kalelerin yıkılmasına müsaade etmeyecek bir ANAYASA...
Yeni Anayasa, meclisteki sayı çokluğuna dayanarak ekler ve değişikliklerle şansızlığa uğramamalıdır. Yeni Anayasa, komisyon aşamasında geniş bir çerçeve içerisinde ve çeşitli kesimlerin görüş ve düşünceleri alınarak hazırlanıp insanlarımıza huzur veren bir metin olarak TBMM’nin önüne getirilmeli. Mecliste “parmak çoğunluğu” zihniyetine kapılmadan daha da zenginlik kazanmış halde halka sunulmalıdır. Yeni Anayasa ile verilecek yeni haklar, eşitlik-laik-demokratik ve sosyal hukuk devleti inşa edecek özellikler taşımalıdır. Yeni Anayasa ile elde edilecek hiçbir kazanım bir zorlamanın ya da hilenin ürünü olmamalıdır. Toplumun her kesiminin kendine en güçlü bir güvence olarak göreceği bir ANAYASA... Devletin bekası, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, devletin üniter yapısı, Cumhuriyetin temel ilke ve inkılâpları yıpratılmadan, bu yüce değerlere en ufak bir gölge düşürmeden bir ANAYASA... “Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek dil…” gibi Türk Milleti’nin omurgasını oluşturan bu yüce değerleri zedelemeyen bir ANAYASA... Milletvekillerinin ettikleri yemin metnindeki ruhu koruyacak, yaşatacak, leke sürdürmeyecek, bağlı kalacak bir ANAYASA... Gücünü Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden alan ve dünya devletleri arasında önemli saygınlığa sahip Türkiye’nin, yeni Anayasa’sının temeline bu kuruluş felsefesi oturtularak yola çıkılmalıdır. Türk insanının isteği, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin temelinde inşa edilecek, demokratik ve sosyal bir hukuk devletini sımsıkı kucaklayacak bir ANAYASA... Milli egemenliğin kalbi olan TBMM’sinin “millet, milli devlet, laik ve demokratik devlet” gibi üstün değerlerle besleyip hazırlayacağı bir ANAYASA...
Hazırlanacak Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin stratejisinin temelini oluşturacaktır. Dolayısıyla ideolojik yapısı olacaktır. İdeolojisiz bir Anayasa, laik ve demokratik Türkiye’nin milli bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini, devletin üniter yapısını, Cumhuriyetin kuruluş felsefesini, temel ilke ve inkılâplarını, milli kültürünü bir kenara koyma anlamındadır. Bu nedenle laik ve demokratik yapıda insan haklarına, kişi hak ve özgürlüklerine geniş açılımlar getiren bir ANAYASA...
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, Yargıtayı-Danıştayı-Sayıştayı-Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu ve diğer yargı organlarının bağımsızlığına gölge düşmesine izin vermeyecek, siyasetin güdümüne ve baskısına maruz bırakmayacak kalıcı ilkeler ve kurallar getiren bir ANAYASA... Çoğulculuk söylemiyle farklı dil, din, etnik kökenlerin varlığının kabulüne kapıyı aralamayan, devletin temel amaç ve görevlerinin sulandırılmasına fırsat vermeyen, mevcut Anayasamızdaki “vatandaşlık” kavramını lastik gibi sündürülmesine ışık yakmayan bir ANAYASA... Kuvvetler ayırımında Yasama – Yürütme - Yargı’nın birbirine müdahalesini önleyen, aynı zamanda bu üç güç odağının bir birini denetlemesini sağlayan bir ANAYASA...
Kelime oyunlarıyla yeni azınlıklar yaratılmasına fırsat vermeyen, Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonuçlandıran milli ruhu ve düşünceyi zayıflatmayan, “Yurtta barış, dünyada barış” prensibini yansıtan bir ANAYASA... Türk Milleti”ni Türk Milleti yapan ve bağımsızlık mücadelemizin simgesi olan 1924 Anayasa’sının temel ruhunu silip atmak isteyen anlayışa “Dur…” diyen bir ANAYASA... Ülkemizde iç savaşa zemin hazırlayacak, iç barışı bozacak, kederde-kıvançta-tasada bir ve beraber olarak bugüne kadar gelmiş insanlarımızı düşman kamplara ayıracak düşüncelere kesinlikle geçit vermeyen bir ANAYASA...
Atatürk inkılaplarına atıf yapan bir normun Anayasa’nın herhangi bir yerinde yer alması, Anayasa’nın bütün ruhunu etkiler ve bu gerçek anlamda Cumhuriyet Anayasa’sı olur. İstenmeyen budur. Bu istemezliğe açık kapı bırakmayan bir ANAYASA...
“İnsanların onuru, ülkenin bölünmesinden daha önemlidir.” diyen zihniyetlerin görüş ve düşünceleri dikkate alınarak Anayasa yapılamaz. Türkiye’de Türk’ün ve Kürt’ün bölündüğü bir ortamda insanlarımızın onuru nasıl korunacaktır? Amaç, Türk Milleti’nin onurunu yok etmektir. Amaç, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, yüzüncü kuruluş yılına yaklaştığımız bu ortamda kuruluş felsefesinin temelleri üzerine inşa edilmiş yörüngesinden çıkartmaktır, saptırmaktır. Yani Anayasa hazırlayıcıları, taşeronların bu saptırma gayretlerine yol vermemelidirler. İki dil, iki bayrak, iki ordu, iki vatan diyenlere en sert tokadı vuracak bir ANAYASA... Çünkü bu ülke; Türk’üyle, Kürt’üyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Lazı ve Çerkeziyle birlikte kuruldu. Hepsi bu ülke için can verdi, kan döktü. Böylece mutluluğa erişti. Bölünürsek mutsuzluk, bir kara bulut gibi üstümüze çöker.
Üniter devlet ilkesini esnettirilmesine kesinlikle fırsat vermeyen, bölgeli devlet yapısı algılamalarına açık kapı bırakmayan bir ANAYASA... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kendi coğrafyasında “tekil” kılan unsurun “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” olduğudur. Yeni Anayasaya; yeterince demokrasi, orasından burasından tırtıklanmayan bir laiklik anlayışı tam anlamıyla egemen olmalıdır. Herkes için hukuk aynı, mahkemeler gerçekten bağımsız, keyfilik olmayan, toplumsal ve siyasal yaşama dini ve ırksal unsurların dolaylı ya da dolaysız müdahale etmediği hususları içeren bir ANAYASA... Demokrasinin, laikliğin, hukuk devletinin olmadığı bir Türkiye’nin isminin “Türkiye Cumhuriyeti” olmasının hiçbir anlamı yoktur. Atatürkle ilgili bütün referansların hazırlanacak Anayasa’nın dışına çıkarılmasıyla anayasal nizamın her türlü amaca uygun yoruma açık hale getirilmesine izin verilmemelidir.
Türk Milleti’nin üniter-milli devlet yapısını tavsiye edip, yerine ortaklı bir devlet oluşturma peşinde olanların dillerinden düşürmedikleri “demokratlığı, özgürlükçülüğü, eşitçiliği, milli iradeyi, meşruiyeti, şeffaflığı, dürüstlüğü, uzlaşmacılığı, insan temel hak ve hürriyetleri” gibi kavramları maske olarak kullanarak Türk Devleti’ni ve milletini bölmeye çalışan anlayışlara pirim vermeyecek bir ANAYASA... Bölücülüğün siyasallaştırılmasına ve tabana yayma karanlığına izin vermeyen, ortak aklı egemen kılan, toplum desteğini en üst noktada arkasına alan, daha özgürlükçü, güçler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla yerleşmesini ve insan haklarının geliştirildiği, toplumun beklentilerinin önemli oranda karşılandığı bir ANAYASA...
Kısa, öz ve elastiki bir Anayasa tavsiyesinde bulunanların görüşlerine katılmak mümkün değildir. Bu durum Anayasa’nın istenilen yöne çekilmesine, istenilen şekilde yorumlanmasına yol açar. Ülkemiz, dönüştürülmeye yönelik tehditlere açık bir durumla karşı karşıya kalacaktır. Kısa, öz ve elastik Anayasa, temel ayrıntılara yer vermeyecektir. Rejimin ve sistemin sigortası durumundaki ifadelerin, konuların ve kurumların yapı, sorumluluk ve yetkileri Anayasa dışı kalma durumu ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla iktidara gelecek siyasal güç, saklı düşüncelerini, yapacakları düzenlemelerle hayata geçirme imkânı bulacaktır. İleride bu tür olgulara ve yansımalara zemin hazırlamayacak bir ANAYASA... Türkiye Cumhuriyeti’nin bu güne kadarki anayasalarında kurucu irade, kuruluş felsefesi ve Cumhuriyetin temel ilkeleri anayasaların değişmez doktrini olmuştur. Özellikle Atatürk ilke ve inkılâplarının korunması başrol oynamıştır. Bu durum ülkemizin ideolojisi olmuştur. Bu esasla, Anayasanın başlangıç bölümün değişmez ve değiştirilemez ilk üç madde ile dört ve beşinci maddelerde yer almıştır. Anayasa’nın diğer maddeleri de bunlara uyum içerisinde şekillenmektedirler. Bu ruha aykırı olmayan ve “Türk” ve “Türk Milleti” ifadelerini erozyona uğratmayan bir ANAYASA...
Etnik ve dinsel kimlik sorunlarını ön plana çıkararak devletin yapısının sarsılmasına, ülkenin bölünmesi ortamının yaratılmasına keskin çizgilerle karşı duran bir ANAYASA... Dış güç odaklarının (devletlerin) Türkiye’nin yeni bir Anayasa hazırlaması isteği, arzusu dikkate alınarak, bu isteğin arka planındaki hesaplarının ne olduğunun bilinmesinde fayda vardır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, 90 yıldan bu güne varlığını, bütünlüğünü korumakta, kurum ve kuruluşlarıyla bulunduğu coğrafyada ışık saçan bir ülke olarak dimdik ayaktadır. Buna göre, özellikle dönüşüm olacak şekilde yeniden yapılandırılmasına neden ihtiyaç duyulduğu çok açık bir şekilde, halkın anlayacağı dille ortaya konulmalıdır. Bu durumları göz önünde bulunduran bir ANAYASA...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, masa başında değil, savaş alanlarında ve “kanla-irfanla” kuruldu. İlk anayasalarımız temel harcı da bu kuruluştur. Demokrasimizi, insan haklarını, milli güvenliğimizi tehlikeye atmayacak şekilde kişi hak ve özgürlüklerini ileri götüren, varlığımızı, bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi en iyi şekilde sağlayan, koruyan, kurucu irade ve felsefeden ayrılmayan, Cumhuriyet’in temel ilke ve inkılâplarından, Atatürk’ün düşünce sisteminden ödün vermeyen bir Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıdır. Bu esaslar dahilinde ihtiyaç duyulabilecek bir değişiklik sonucu hazırlanacak bir ANAYASA, ülkenin kaos ortamına sürüklenmesine engel olur. Böyle bir içeriğe sahip bir ANAYASA’ya “EVET…” diyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder