Eğitimci-Yazar, Fethi BOLAYIR
Toplumsal Düşünce Derneği Genel
Başkanı
Bu güzel ülkeye onurlu, namuslu,
haysiyetli bir anlayışla hizmet etmek görevlerin en yücesidir. Hangi makam ve
mevkide olunursa olunsun, çalmadan-çaldırtmadan, yan gelip yatmadan, “Amaaan
bana ne!...” demeden bu aziz millete aydınlık, mutlu ve huzurlu bir gelecek
hazırlamak, sorumluluk mevkiinde olan her kimse için şereftir, haysiyettir ve
namus borcudur.
Namussuzlar nasıl ki namussuzluk
için gözü kara, pervasız, acımasız ve cesur davranıyorlarsa, namuslular da en
az namussuzlar kadar cesur davranmalıdırlar. Namuslu olanlar, devlete ve
millete karşı hizmet anlayışlarını zedelemeden sürdürürlerse,
kardeşliği-birliği-beraberliği, ortak değerlerde el ele tutuşmayı ön planda
tutarlarsa, bu haklı davranış ve tutumlarını en yüksek sesle dillendirirlerse,
namussuzlar at oynatacak meydan bulamazlar. Güzel ülkemde; sisli, bulutlu
fırtınalı, karlı-buzlu bir hava yaratamazlar. Dolayısıyla; milli, ahlaki, dini,
ekonomik, sosyal, siyasal gibi değerler zarar görmez, yıpranmaz, olumsuzluklar
filizlenmez.
Laik ve demokratik kuralların, milli
birlik ve beraberliğin, üniter ve milli devlet yapısının, misak-ı milli ruhunun
zayıflatıldığı, hırpalandığı, burçlarında oyukların açıldığı, açılmağa
çalışıldığı bir Türkiye düşünün. Allah korusun, bu durum yüce Türk Milleti için
dünyanın sonu sayılır. Büyük Türk Milleti’ni ve devletini bu duruma düşürmek
için dışarıdan ve içerden satın alınmış beyinler hareket halindedir. Bu hareket
halinde olanlara sesleniyoruz: Her kim olursanız olunuz, bu yüce milletin üstün
değerleriyle oynamayınız. Emel ve arzularınıza alet etmeyiniz. İçimizde,
beyinleri satın alınmış olanlara diyoruz ki; ister siyasi, ister ekonomik,
ister makam kapmak için toplumumuzun kutsal değerlerinden, ortak mutluluğundan,
mili ve çağdaş değerlerinden çirkin, adi, alçak ve kirli düşünce ve ellerinizi
çekiniz. Bölücü ve karanlık düşüncelerinizi insanlarımızın temiz beyinlerine ve
kalplerine akıtmaktan vazgeçiniz. Ayıptır, günahtır, toplu katliamdır, anayasal
suçtur. Nifak tohumlarını ekmekten vazgeçiniz.
Bu yüce millet, yirminci yüzyılın
son çeyreğinden bugüne kadar çok acı çekti, çok canlarını kaybetti. 1980’den
önce beş binin üstünde vatan evladını kaybettik. 1980’den sonra da hortlayan ve
hortlatılan bölücü terör nedeniyle de otuz-kırk bine varan vatandaşımızı,
insanımızı yitirdik. Büyük ekonomik kayıplarla yüz yüze kaldık. Etnik kökeni ne
olursa olsun, yetmiş beş milyon insanımız acı çekmektedir. Öyle bir acı ki; hem
sosyal, hem siyasal, hem ekonomik, hem milli birlik alanında derin yaralar açtı
devletin ve milletin bünyesinde. Dışarıdan ve içerden hareketlenip Türk ve
Türkiye düşmanlığı yapanlar, Atatürk’ün en büyük ve en yüce eseri olan Türkiye
Cumhuriyeti’nin üniter ve milli yapısını bozmak için uğraşanlar, bünyemizde
açılan yaraların, her türlü insanı ve vicdanı değerlerden yoksun aktörleridir.
Türk insanı bu aktörleri mutlaka çok
iyi tanımalıdır. Demokratik ve laik Cumhuriyeti yıkmak isteyen bu aktörler, türlü
rollere girerek, bulundukları coğrafyada en büyük güce sahip olan Atatürk
Türkiye’sini dünya arenasında zayıflatmak, hasta adam durumuna düşürmek
istiyorlar. Yüce Atatürk, Türk Milleti’nin yönünü çağdaş uygarlığa çevirmiştir.
Türk milleti, bu aydınlık yoldan ilerlemeye devam ederken, demokratik ve laik
Cumhuriyet’in aydınlığından, güçlü ve onurlu bir Türkiye’den rahatsız olan
karanlık düşünce ve ruhların sahipleri, zehirlerini aydınlık yola akıtmaya
devam ediyorlar. Ayıptır, günahtır beyler!...
Gelin görün ki; dünya tarihinde eşi
görülmemiş bir galibiyetin ve yarattığı inkılâpların sahibi olan Atatürk’ün
düşünce sistemini, Türkiye’nin gelişmesinin önünde engel gören, laiklik
ilkesiyle ülkemde yaratılan geniş manadaki din ve vicdan özgürlüğünün kısıtlı olduğunu
söyleyen bir AB, Türkiye’ye karşı samimi değildir. Ülkemizde AB’nin bu
anlayışına içimizde alkış tutanlara diyorum ki, “Siz, Victor Hugo’nun değil,
siz bizim sefillerimizsiniz.”
Sevr ve Mondros hayallerini
içlerinden söküp atamayan devletler, Türkiye’nin içerideki birlik ve
beraberliğini bozmak için küreselleşen dünya anlayışı ve birlikteliğini
kullanarak hayallerini gerçekleştirmek istiyorlarsa, Türkiye’yi yönetenlerin bu
ince hesapları çok iyi görmeleri gerekir. Bu görmenin yanında, ülkemin çağdaş
değerlerle giderek kucaklaşması için ülkemin yeraltı-yerüstü kaynaklarını,
değerlerini en randımanlı biçimde kullanmayı, değerlendirmeyi hiçbir boşluğa
imkân tanımadan yerine getirecek çalışmalar yapmalıdırlar. Zaman israfına,
kaynakların rant aracı olarak kullanılması yönünden kapının aralanmasına fırsat
verilmemelidir.
Çağdaş dünya ile birlikte harekete
evet. Kişi hak ve hürriyetlerine sonsuza kadar evet. Demokratik ve laik
anlayışa sonsuza kadar evet.Devletimizin üniter yapısının zedelenmesine, ülkemizin
dışarıdan emir alan bir ülke haline gelmesine, özür dileyecek bir ülke konumuna
düşürülmesine hayır. Yıllarca uluslar arası ekonomik kuruluşların talimatları
doğrultusunda hareket etmeye hayır. Kendi iç dinamiklerini harekete
geçirmiyorsanız, güçsüzseniz, dışarıya el-avuç açar durumdaysanız, ülkemde
dönen çark, çıkar ve menfaat üzerine kurulmuşsa, kısa zamanda köşe dönme
anlayışı yaygınsa, ele geçirilen siyasal ve bürokratik makamlar çıkar
ilişkileri, al gülüm-ver gülüm anlayışıyla kirletiliyorsa dışa bağımlılıktan
kurtulamayız.
Ülke huzurunu, barışı ve mutluluğu sağlayamayız.
Onun için diyoruz ki, laik-demokratik Cumhuriyet’in temel ilke ve inkılâplarına
sımsıkı sarılmalıyız. Başta kadınlarımız ve gençlerimiz olmak üzere,
insanlarımızı çağdaş düşüncelerle donatıp, geleceğe hazırlamalıyız. Siyasal,
sosyal ve ekonomik kirlenmişliğe “Dur” demeliyiz. Yalana, talana, dolana, pirim
vermemeliyiz. Etnik ve dinsel amaçlarla ülkede huzursuzluk yaratanlara veya
devlet imkanlarını bu yolda kullananlara, Atatürkçü düşünce sistemini ve
milliyetçilik anlayışını zayıflatanlara “Ayıptır beyler, günahtır beyler,
yaptığınız haksızlıktır beyler!...” demeliyiz. Demezsek, ortaya çıkan
olumsuzluklardan yakınmaya, sistem etmeye, kapalı kapılar arkasında konuşmaya
hiç, ama hiç gerek yoktur. Bu zavallılıktır, acizliktir, olup biten
olumsuzluklara ses yükseltmemektir ve onları sineye çekmektir.
Rozet Atatürkçülüğü ve
milliyetçiliğini yapmak ayıptır beyler, günahtır beyler!... Yüksek İslam
dininin değerlerini araç olarak kullanıp siyasal ve ekonomik rant elde etmek, boğaza
nazır oturup viski yudumlarken Zap suyu üzerine şiir okumak ayıptır beyler,
günahtır beyler!... Elleri nasırlı, papuç altları yırtık, sokakta el-avuç
açarak dilenen insanları alet ederek siyasi ve ideolojik rant sağlamak ayıptır
beyler!... Milletvekili, avukat, öğretmen, doktor, asker ve memurun ilk adımı
atıp hizmet alanına girerken edilen Aine bağlı kalmaması ayıptır beyler,
günahtır beyler!... Kısacası Cumhurbaşkanından köydeki muhtara kadar
insanlarımıza hizmeti ibadet derecesinde görme erdemliliğiyle, karşı karşıya
olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Bunu unutmak ayıptır beyler. Ayıplarla toplumu
bir yerlere götürmeye çalışmak daha da ayıptır beyler!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder